AĞIR METAL MARUZİYETİ
Ağır metal maruziyeti sadece iş yerlerinde değil, günlük hayatın içerisine de sık rastlanan bir durumdur. İnsanda metaller zaman içinde “vücut metal yükü” oluşturur ve bazıları (alüminyum, kurşun, kadmiyum gibi) yaş ile birikerek vücuttaki konsantrasyonlarının artması ile toksik etkilere yol açarlar (=Metal Toksisitesi).
Birçok sağlık probleminin arkasında araştırılması gereken ilk şeylerden biri vücutta ağır metal zehirlenmesi olup olmadığıdır. Ciddi sağlık sorunlarına neden olan bu problemden muzdarip olmanız için sanayi işçisi falan olmanız gerekmiyor. Maalesef modern yaşamın her alanında ağır metallere maruz kalıyoruz.
Ağır metal maruziyeti çevresel ve mesleki nedenlerle ortaya çıkabilir. Çevresel nedenlerle düşük dozda ve yavaş maruziyet gelişirken, mesleki nedenlere bağlı yüksek dozda maruziyet ortaya çıkabilir.
Sanayileşmenin artmasıyla ağır metallere hem mesleki maruziyet, hem de atıkların çevreye salınmasına bağlı olarak çevresel maruziyet de artış meydana gelmektedir. Böcek öldürücü spreylerdeki ve pişirme araç gereçlerindeki kurşun, konserve kenarlarındaki lehim, amalgam diş dolguları, kozmetik ürünleri ve kirlenmiş denizlerdeki canlı balıklarda biriken civa miktarı, asit gidericiler ve tencere yapımında kullanılan alüminyum bu konuda akla gelen ilk örneklerdir. Yüzyıllar boyunca insanlar ağır metalleri etkilerini bilmeden takı, silah, su borusu vb çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Sanayileşme ile birlikte ağır metal içeren kömürlerin yakılmaya başlanması ile endüstri bölgelerindeki ağır metal kirliliği aşırı boyutlara ulaşmış ve ağır metal kirliliğinden kaynaklanan ilk tanımlanan zehirlenmeler Japonya’da ortaya çıkmıştır.
Ağır metal zehirlenmeleri arasında en sık rastlananı civa zehirlenmesidir. Organik civanın nörotoksik etkileri 1866 yılından bu yana önemle dile getiriliyor. Civa zehirlenme biçiminin en önemli ve felaket şeklinde nitelendirileni, 1953 yılında Japonya’nın Minamata şehrinde yaşandı.
MİNAMATA FELAKETİ
Japonya’nın güneybatı ucunda bulunan Kyushu bölgesindeki Minamata kentinin sakinleri, başta evde besledikleri kediler olmak üzere kasabadaki hayvanlarda anormal davranışlar gözlemlediler. Kedi türünden hayvanlar aniden sarsıntılar geçiriyor, bazen de denize atlayarak tabiri caizse intihar ediyorlardı. Kasaba halkı kedilerde görülen bu rahatsızlığa “kedileri dans ettiren hastalık adını” taktı.” 1956 yılında, Minamata hastalığı olarak tarihe geçecek rahatsızlığın ilk insan kurbanı teşhis edildi. Hastalığın semptomları sarsılmalar, konuşma bozukluğu, hareket kabiliyetinde azalma kontrol edilemeyen kol-bacak hareketleriydi. Üç yıl süren araştırmalar, kasaba halkına büyük iş imkânı sunan Chisso şirketinin Minamata Körfezini sanayi atıklarıyla kirlettiğini ortaya çıkardı. Plastik üretimi yapan şirketin liman kentinin sularını kirletmesi sonucu büyük miktarda cıva ve diğer ağır metaller halkın ana gıdaları arasında yer alan balık ve kabuklu canlıları zehirlemişti. Bu dönemde cıva zehirlenmesinden şüphelenilmediği için kan veya saç örneği alınmamıştı. Fakat bir Japon geleneği olarak bebeklerin düşen göbek kordonları aileler tarafından saklanmasıyla acı gerçek ortaya çıkıyordu. Bu dokularda yapılan analizler sonucu özellikle 1950-1965 yılları arasında doğan bebeklerde civanın en yüksek düzeyde olduğu belirleniyordu.
BİYOAKÜMÜLASYON
Minimata’ da gerçekleşen bu felaketteki temel kavramlardan birisi de biyoakümülasyondur. Suya herhangi bir yerden bulaşan bir zararlı bakteri veya kimyasalın öncelikle fitoplanktonlar tarafından absorbe edilmesiyle bir süreç başlar. Bu süreci fitoplanktonlarla beslenen zooplanktonlar ve zooplanktonlarla beslenen deniz canlıları devam ettirir. Süreç böyle devam edip sona ulaştığında besin zincirinin en üst kademesindeki predatörler kendilerinden önce gelen canlıyla beslenmiş olurlar. Bu süreç esnasında en başta fitoplanktonunabsorbe ettiği zararlı bakteri miktarına 1 birim dediğimizde, zooplanktonda bu oran 10 birim onu yiyen deniz canlısında 100 birim ve ortalama bir balıkta 1000 birim olacaktır. Biyokütle mantığıyla üreticiden tüketiciye doğru azalan interaksiyon döneminde, ilk başta fitoplanktonakontamine olan zararsız miktarın zaman geçtikçe oldukça ciddi boyutlara ulaşması olayına biyoakümülasyon denir.
CİVA KULLANIM ALANLARI
- Tarım ve kağıt endüstrisinde,
- Plastik, pil, boya sanayiinde,
- Termometre, Manometre, redresör gibi aletlerde,
- Neon ışıkların yapımında,
- Patlayıcılar ve ateşleyicilerde,
- Buharlı lambalarda,
- Bazı elektrik devre anahtarlarının yapımında,
- Aynaların sırlanmasında,
- Altın ve gümüş üretiminde,
- Tıpta tedavi maddesi olarak,
- Kömür ve petrol gibi fosil yakıtlarının kullanımı, madencilik, metalürji, çelik ve çimento üretiminde,
Feyza YALÇIN
Kimyager
Kaynaklar: